|
26 Aralık 2008 Cuma
25 Aralık 2008 Perşembe
6 Aralık 2008 Cumartesi
26 Kasım 2008 Çarşamba
"Z E V A L"
Dersaneden çıkan öğrenciler gülerek şakalaşarak sicim gibi yağan yağmura insan seline aldırmadan belediyenin açtığı çukurlara doluşan gölcükleri zıplayarak aşıyor birbirlerini itekaka körüklü otobüse binmeye çalışan kalabalığa karışıyordu...
Otobüs geride kalanların üzerine hafiften çamur sıçratarak yerinden kalkmaya hazırlanıyordu ki...İriyarı gövdesiyle kalabalığı yararak yetişti soru işareti gibi kıvrık şemsiyesinin sapıyla otobüsün camına vurarak kapıyı açtırdı.Kapı ağzındakileri iterek gövdesine yer açarken göğsüne uzanan bembeyaz sakalını sıvazlayıp patlıcan moru burnunun üstüne yer yapmış beyaz nikelajlı gözlügünün üstünden patlak kanlı gözleriyle kızlı erkekli biribirlerine karışmış öğrecileri süzdü.
Otobüste bir uğultudur gidiyor.Her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu.
-Öfff...
-Anneciiim sıkıştım.
-Ayyy...Bayılacaam şimdi.
-Dur ayol çocuk ezildi...
-Yuuh!Ayı...
-İltifat delagki ediyom aslanım..Malumaliniz''çağ''atlıyog...Hem de mode.
-Hasbinalla...Ayağıma bastınız.
-Beni tahrik itme...
-Etsem ne yazar...
-''Yazar''gızakta aslanım de mode..Şincik''Ozan''mode...
-Dalga geçme...
-N'aparsın...
-Zamanım yok zamanım olsa...
-N'olcekti...
-Sana sorardım.
Öğrenciler tüm bu itiş kakıştan memnunmuşlar gibi konuşulanları gülerek izliyor...O ise olanlara aldırmıyordu.
Evin çatısını da kondurmuştu ya üstüne varsın suyu olmasın elektriği olmasın tuvaleti olmasın yolu olmasındı...Hükümetten tapusunu ne yapmış etmiş almıştı ya.
-Allah Hükümetimize zeval verme ya rabbi...Diye mırıldandı.
Bir pahalılıktır almış yürümüştü...Hergün herşeye yeni bir zam geliyordu.Doğru....Fakat ya kazançlar...Kazançların arttığını kim inkar edebilirdi...Hele küçük oğlan askerden geldiğinde onada''ithal malı''satacak bir işporta tezğahı ayarladımıydı...Değme keyfime gitsin...Diye düşündü.
Otobüstekiler dura kalka gittikçe seyrekleşmiş o da oturmaya yer bulmuştu.
-Allah Hükümetimize zeval verme ya rabbi...Diye yineledi.
Şunun şurasında son durağa on dakikalık yer kalmıştı.Sonrası bir cıgara içimlik yoldu.Hele elektrik direğinden çektiği kabloyu televizyona bağlayıp köşeye kurulduydumuydu...Ohhh...
İçini hayali bir sevinç kapladı.Ağzı kulaklarına vardı.
Koray Banguoglu
4 Kasım 2008 Salı
"Yürümeye Övgü"
Koray Banguoglu
David Le Breton / Türkçesi: İsmail Yerguz
Sel Yayıncılık
Kitap adından da anlaşılacağı üzere "Yürüme" eylemine övgüler düzüyor ve bu eylemi değişik biçimleriyle anlatmaya çalışıyor.
Aşağıdaki küçük alıntılar kitabın farklı yerlerinden. Yürümeyi sevenler için...
Kitaptaki konu başlıkları:
Yolun eşiği
Yürüyüş Zevki
Ufuk yürüyüşleri
Kent Yürüyüşü
Yürüyüşün Tinsellikleri
Yolculuğun sonu
***
Yürümek keyiflidir, çünkü öncelikle insanı gündelik yaşamın zorlamalarından geçici olarak da olsa kurtarır.
Yürümek stresi, aceleyi, üretme zorunluluğunu yok eder.
Yürümek aslında yaşamın o kendine özgü zamanını yenidne bulmaktır.
Yürüyüş dünyaya açılmadır. İnsanı mutlu yaşam duyguları içinde yeniden oluşturur. Tam bir duyumsallık isteyen derin düşünmenin etkin bir biçimine sokar insanı.
İnsan bazen yürüyüşten değişmiş olarak döner ve çağdaş yaşamlarımızda ağır basan ivediliğe boyun eğmekten çok zamanın keyfini çıkarmaya eğilimli hisseder.
Yürümek geçici ya da kalıcı olarak bedenle yaşamaktır.
Ormanlarda, yollarda ya da patikalarda yürümek dünyanın düzensizlikleri karşısında gittikçe artan sorumluluklarımızı, duyularımızı keskinleştirmemiz, meraklarımızı yenilememizi sağlar.
Yürüyüş çoğu zaman insanın kendi içinde yoğunlaşmasını sağlayan bir dönemeçtir.
Yürüyüş dünyayı duyumsamaya götürür, inisiyatifi insana bırakan eksiksiz bir etkinliktir.
Yürüyüş zaman ve mekanın yeniden büyülenmesi konusunda son derece rahat bir yöntemdir. Sadece yaşanan anı hissettiren bir iç zenginliğine ulaşma yoluyla geçici bir kendini bırakmadır.
Yürüyüş sessizliğin geçişi ve geçici sessizliğin hazzıdır.
Yürüme soyar, çıplak hale getirir, dünyayı nesnelerin rüzgarı içinde düşünmeye davet eder ve insana mütevazi ve güzel bir yaşam hatırlatır.
Yürüyüş kimi zaman sadece yol boyunca kendimiz hakkında düşünmek için bol zaman bıraktığından değil bazı durumlarda da geride bıraktığımız zamana götüren ve belirsiz ve bulanık anıları ortaya çıkaran bir yol çizdiğinden yeninde kavuşulan bellektir.
Yürüyüş özgürlük deneyimidir, tükenmez bir gözlem ve düş kaynağıdır, beklenmedik buluşmalara, sürprizlere elverişli yollarda, mutluluk, keyiftir.
Kısa bir gezinti biçiminde de olsa yürüyüş çağdaş toplumlarımızın telaşlı ve endişeli yaşamını tıkayan kaygılara geçici olarak ara verir.
3 Kasım 2008 Pazartesi
2 Kasım 2008 Pazar
1 Kasım 2008 Cumartesi
31 Ekim 2008 Cuma
23 Eylül 2008 Salı
17 Eylül 2008 Çarşamba
"UYAN..."
Uyan
Erik Kırlangıçkuyruğu
Gözlerimi yumup çocukluğuma gittğimde beni "erik kırlangıçkuyrukları" karşılar. Erik kırlangıçkuyruğu ne mi? Bir kelebek.
Bakın Türkiye'nin Kelebek Rehberi onu nasıl tarif ediyor.
"Erik kırlangıçkuyruğu en büyük kelebeklerden biridir. Bu alımlı tür, soluk sarı renkli kanatlarında zebranınkileri andıran siyah çizgilerinden ve arka kanadındaki uzun kuyruğundan tanınabilir. Diğer kırlangıçkuyruklar da erik kırlangıçkuyruğu gibi büyük, sarı ve siyah desenli, kuyruklu ve gösterişli kelebeklerdir."
Hatırladınız değil mi? Hele resmine bakınca gözünüzde daha iyi canladı.
Erik kırlangıçkuyrukları benim yaşımdakilerin çocukluğunun ayrılmaz parçasıydı. Sokakta oynarken, denize koşarken, ağaçtan erik toplarken, komşunun bahçesinde kek yerken, onlar arada bir görünür, sonra kaybolurdu. Eski zamanlarda o kadar çoklardı ki, onları yadırgamazdık. Erik kırlangıçkuyruğu ve daha nice kelebek, sokak arkadaşları gibi, oyun gibi, düşüp dizimizi kanatmak gibi hayatın ta kendisiydi.
Bugünse hayatımızda hiç kelebek kalmadı. Sadece biz "yetişkinlerin" değil, pek çok çocuğun hayatında da kelebek kalmadı. Erik kırlangıçkuyrukları, eski zamanlarda kaldı. Sayıları azaldı. Onların yerini, bilgisayar oyunları, şiddet filmleri ve meşgul insanlar aldı.
Ahmet Baytaş ve Evrim Karaçetin'in yazdığı ve Doğa Derneği'nin yayınladığı "Türkiye'nin Kelebek Rehberi" bizleri kelebeklerin yaşadığı saf ve özgür dünyaya yeniden davet ediyor. Kitap, böyle bir dünyanın hala mümkün olduğunu kanıtlarcasına üç yüzden çok kelebek fotoğrafını doğa severlere sunuyor. Türkiye'nin kelebekleri, onları unutmaya yüz tutan Türkiye'nin insanlarını uyandırmak için bu kitapta buluşuyor.
Etrafında uçan bir kelebeği gören ve tanıyan insan, o andan sonra ne bir böceği, ne de bir insanı incitemez. İşte tam da bu nedenle, kelebekleri görmek ve gözlemlemek insan olmanın en güzel ifadesidir.
İnsanca yaşayabilmek için bugün yepyeni bir yol deneyin. Doğaya çıkın ve kelebekleri gözleyin.
Güven Eken
Doğa Derneği Genel Müdürü
Erik Kırlangıçkuyruğu
Gözlerimi yumup çocukluğuma gittğimde beni "erik kırlangıçkuyrukları" karşılar. Erik kırlangıçkuyruğu ne mi? Bir kelebek.
Bakın Türkiye'nin Kelebek Rehberi onu nasıl tarif ediyor.
"Erik kırlangıçkuyruğu en büyük kelebeklerden biridir. Bu alımlı tür, soluk sarı renkli kanatlarında zebranınkileri andıran siyah çizgilerinden ve arka kanadındaki uzun kuyruğundan tanınabilir. Diğer kırlangıçkuyruklar da erik kırlangıçkuyruğu gibi büyük, sarı ve siyah desenli, kuyruklu ve gösterişli kelebeklerdir."
Hatırladınız değil mi? Hele resmine bakınca gözünüzde daha iyi canladı.
Erik kırlangıçkuyrukları benim yaşımdakilerin çocukluğunun ayrılmaz parçasıydı. Sokakta oynarken, denize koşarken, ağaçtan erik toplarken, komşunun bahçesinde kek yerken, onlar arada bir görünür, sonra kaybolurdu. Eski zamanlarda o kadar çoklardı ki, onları yadırgamazdık. Erik kırlangıçkuyruğu ve daha nice kelebek, sokak arkadaşları gibi, oyun gibi, düşüp dizimizi kanatmak gibi hayatın ta kendisiydi.
Bugünse hayatımızda hiç kelebek kalmadı. Sadece biz "yetişkinlerin" değil, pek çok çocuğun hayatında da kelebek kalmadı. Erik kırlangıçkuyrukları, eski zamanlarda kaldı. Sayıları azaldı. Onların yerini, bilgisayar oyunları, şiddet filmleri ve meşgul insanlar aldı.
Ahmet Baytaş ve Evrim Karaçetin'in yazdığı ve Doğa Derneği'nin yayınladığı "Türkiye'nin Kelebek Rehberi" bizleri kelebeklerin yaşadığı saf ve özgür dünyaya yeniden davet ediyor. Kitap, böyle bir dünyanın hala mümkün olduğunu kanıtlarcasına üç yüzden çok kelebek fotoğrafını doğa severlere sunuyor. Türkiye'nin kelebekleri, onları unutmaya yüz tutan Türkiye'nin insanlarını uyandırmak için bu kitapta buluşuyor.
Etrafında uçan bir kelebeği gören ve tanıyan insan, o andan sonra ne bir böceği, ne de bir insanı incitemez. İşte tam da bu nedenle, kelebekleri görmek ve gözlemlemek insan olmanın en güzel ifadesidir.
İnsanca yaşayabilmek için bugün yepyeni bir yol deneyin. Doğaya çıkın ve kelebekleri gözleyin.
Güven Eken
Doğa Derneği Genel Müdürü
8 Eylül 2008 Pazartesi
ERİKLİ SAHİLİNDE YALNIZ KIZ |
Koray Banguoglu |
Ayışığında gidip gelir kayıklar |
28 Ağustos 2008 Perşembe
DİPLOMATİK SİYASET
"DİPLOMATİK SİYASET" |
Koray Banguoglu |
Diplomatın biri, fakir bir adamın yanına gider ve |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)